Blinking Cute Box Panda

9 Mart 2014 Pazar

Bisiklet Anım ^_^

Selamün Aleyküm,
Ve aleyküm selaam.
:)
Konya'da şuan, bardağı duvara fırlatın, bidondan boşanırcasına bir yağmur yağıyor. Rahmet,rahmet. Annem küçüklüğümden beri her zaman der böyle bereketli, sulu günlerde, "Yağmurda edilen dualar kabul olurmuş, hadi dua edelim."

Aah, Allah'ım şu zulmün koyu renkleriyle boyanmış zorlu günlerimizde bizlere çok çok sabır versin. Belki fiziksel bir acı çekmiyorum(z) ama kalbim(iz) bir enkazın altında kalmıştan farksız. Allah'ım o darda kalmış kullarına da çok çok sabır ve metanet, direnme gücü versin. Amin.
^  ^
*-*

Bugün buraya yazma amacım dün yaşadığım çocukluğumdan bir kesit. Belki geçmişe dönmedim tamamen, belki enerjim o günlerdeki gibi taze değildi, belki çevre halkı tarafından o zamanki gibi tamamen normal tepkilerle karşılaşmadım ama hissettiğim o his tıpkı o zamanki gibiydi. Bir kez daha "Keşke çocuk olsaydım" dedim, bir kez daha o günlerin özlemiyle derin bir iç çektim. 
Keşke çocuk olsaydım.

Belki o zaman bazı şeylere kafa yormayı bırakıp, "Nasıl olsa annem halleder" diyerek kafamı yumuşak yastığıma daha rahat koyardım. Belki o zaman bazı şeyleri mazinin dip çukuruna gömmekle kalıp gelecekte bahsini açma gereği bile görmezdim. Belki o zaman kalkıp başörtümle dilediğim gibi bisiklet sürebilirdim.

Evet, dün tesettürümle bir çılgınlık yapıp deliler gibi bisiklet sürdük. Ben burada kötü bir şey göremiyorum. Bir yerim açılmadı, bir yerim ifşa olmadı, sanıyorum ki bir yerim de kıyafetimin üzerinden belli olmadı. 
Uzun yıllar sonra ilk kez sürünce insan garip hissediyor. Bu tıpkı önceden okumuş olduğum ve tadı hala damağımda olan leziz bir kitabı yıllar sonra bir kez daha okumak gibi bir şeydi. Aynı şartlar geçerli değildi belki ama dediğim gibi heyecanım ilk zamankinden tamamen farksızdı. Kesinlikle.

 
Eskiden hiç bırakır mıydım bisikletimi? Hele ki yazları... O ikindi sonrası akşam ezanına son saatler kala, Güneş'in parıltılarını yer yüzünden silip süpürmeye başladığı o kerahat vakitleri. Ah, ne günlerdi be! Korkumdan fazla uzaklara da gidemezdim. Bisikletle dolaşma alanlarım evin arkasındaki parkın çevresiyle sınırlıydı. 
Büyüdükten sonra sürmek arasında fark var. Şimdi elimde imkan olsa nerelere giderim nerelere... Sahi, nerelere? En basitinden çarşıya. Yok canım. Daha neler?
Tamam, tamam.
Pazara.
Belki.

Aslında paten de çok zevkli. Yani öyleymiş, bende bilmiyorum. Birkaç deneme sonrası eve morluklarla döndüğüm günden beri elime alıp parmaklarımla deli gibi o küçük tekerleklerini bile döndürmüyorum. 
Bisiklet iyi ya, daha konforlu. 

Konu yine dağıldı. Tamam topluyorum hemen.

Dün anneannemgilin orada kuzenlerimle dolaşmaya çıktık. Vay, böyle bahsedince kulağa çok havalı geldi ama maalesef kulağa geldiği gibi o kadar da harika bir seçim değildi bu. Kuzenlerimin en büyüğü benden dört yaş küçük olunca gerisini siz düşünün. -Ki anneannemgilin orası müstakil evlerin kuşattığı ve aradan sadece kuru bir asfalt yolun geçtiği ıssız bir bölge. Öyle ağaçlar, kediler falan. Kayısı ağaçları da bir çiçek açmış, sormayın.
İşte oradaki duvarların birine çıktık, başladık gelen geçeni izlemeye. Daha çok arkadaki ağaçlı manzaraya bakıp saçma şeyler hakkında konuştuk. Mesela şuraya iki numaralı kuzenim topu atsa kim gidebilirdi? Çok önemli bir mesele değil mi?  Neyse ki öyle bir çılgınlık yapmadan önce kuzenimin sokak çetesi de katıldı bize. Bisikletler de onlarındı zaten. "N'abersiniz, iyiyiz, bizde iyiyiz" faslını hızlıca geçip arkamıza  batan Güneş'i aldığımız gibi bu sefer saçmalardan seçmelere onlarla devam etmeye başladık. Beklediğim fırsat da orada baş gösterdi. Kuzenimin tombik arkadaşı bisikletinden atladığı gibi duvara çıktığında aklıma bisikletli hayaller doluşmaya başlamıştı bile. Bir bisiklete baktım birde kuzenlerime. Bir numaralı kuzenim niyetimi anlamış olacak ki hemen alay bombalarını fırlatmaya başlamıştı, gıcık işte. Sonunda bisiklet geçebilmişti elime. Bu sefer bir bisiklete baktım birde bomboş olan yola. Sonra "Ya Allah, Bismillah!" diyerek dikkatle oturdum oturağa. Direksiyonu da kavradığımda durdu Dünya. Geri bisikleti bıraktığımda akşam ezanları şehrin dört bir yanını kuşatmıştı. İşte böyle bir şeydi. Ertesi sabah da bacaklarımdaki ağrılarla uyandım. Uzun yıllar sonunda böylesine yorucu faaliyet yaramamıştı. Olsun, bıraktığı tat ve heyecan sağolsun. 
Eğlenceliydi, cidden. Çok güzeldi. Ve keşke her gün olsa dediğim nadir anılardan biriydi. Ben bu anımla kendi başıma da helal sınırları çerçevesinde gayet rahat bir şekilde eğlenebileceğimi anladım. Her ne kadar yanımda sinir bozucu kuzenim olsaydı da.
Ve başörtünün beni her açıdan kısıtlamadığını da gayet net bir şekilde idrak ettim.
Hatam varsa affola. 

Görüşmek üzere, Allah'a emanet oluun! ^_^ 

4 Mart 2014 Salı

İşte Ben

Selaaaamm. ^_^
               


                   Ben 
Hüm. :D






Bu blogu açma sebebime birazcık değinecek olursak arkadaş önerisi demekte pek bir sakınca görmüyorum. Evet, sağolsunlar çilekli dondurmadan daha değerli birkaç dosta sahibim. 



Biraz kendimden bahsedecek olursam size sadece "anime" diyebilirim. Aslında göründüğüm gibi o kadar çok çok çok anime izlemiş biri değilim. Daha Naruto'yu bile izlemediiiim :O Ah, hayır saldırmayın. Hey, bu yumurtayı kim fırlattı? 

Sadece çizimleri hoşuma gidiyor.
Bu yüzden baştaki "anime"yi hızla silip, yerine "manga" yazıyorum.
Eminim "O da ne?" diye aranızda soranlar olacaktır. Eh, sadece bunun bir çizgi roman çılgınlığı olduğunu bilirseniz yararınıza.
Mesela bunun gibi. Tabii bu bir mangadan mı onu da bilemem ama... 
Tamam...
Sanki biraz bu konu fazla uzadı.
İşte kısaca ben, Hüm. Çizmeyi ve yazmayı severim.
16 yaşında, hâlâ sivilcelerini yolmamak için kendisiyle içinde 3. Dünya Savaşı yaşayan basit bir ergen kızım işte. 
Birde uyumayı severimm ki o her şeye bedel.

Bu da benim kafama esince ancak yayınlayabildiğim ilk yayınım. Ya da ona benzer bir şey işte.

Görüşmek üzeree.. <3